Kişi odaklı terapi, Carl Rogers tarafından 1940’larda geliştirilmiş bir terapi çeşididir. Bu terapi yönteminin en önemli ve diğer terapilerden farklılaşan yönü, terapistin geleneksel bir “uzman” terapistten farklı olarak yönlendirici olmayan, empatik ve danışanı terapi süreci içerisinde güçlendiren, motive eden bir yapıda olmasıdır.
Terapi Rogers’ın her insanın kendi potansiyelini gerçekleştirebilecek donanıma sahip olduğu düşüncesini temel alır. Kişi odaklı ya da bir başka ismiyle Rogerianterapi psikoterapi alanına ve diğer birçok disipline önemli etkilerde bulunmuştur.
Rogers bireysel gelişmeyi sağlayan terapide kullanılabilecek 6 temel faktör belirlemiştir. Ona göre bu durumlar karşılandığında kişi potansiyeline ulaşmaya hazır bir yapıda olacaktır. Bu faktörler:
- Terapist-Danışan Psikolojik İletişimi: Terapist ile danışan arasındaki ilişkinin vurgulandığı bu faktörde bu ilişkiyle danışana pozitif bir değişme yönünde terapistin sağladığı destek ifade edilmektedir.
- Danışanın Aykırılığı: Danışan terapi sürecinde ilk başa bir uyumsuzluk gösterebilir. Terapistin bu durumun farkında olması gerekmektedir.
- Terapistin Tamamlayıcılığı: Danışanın göstereceği uyumsuzluğa terapist uyumlu ve tamamlayıcı bir şekilde karşılık vermelidir. Böylelikle aralarındaki ilişkinin temelleri atılmaktadır.
- Terapistin koşulsuz olumlu saygısı: Danışanın bahsettiği konular veya hisleri ne olursa olsun, hatta suç içeren geçmiş yaşantıları dinlerken bile terapist koşulsuz olumlu bir saygıyla dinlemeli ve yargılamalardan kaçınmalıdır.
- Terapistin empatisi: Terapist danışanın bulunduğu duruma ve yaşadıklarına karşı empati ile yaklaşmalıdır. Bu şekilde yaklaşarak danışanın daha rahat bir şekilde tecrübelerini ve yaşantılarını anlatması için onu yüreklendirmiş olacaktır.
- Danışanın Algısı: Terapistin gösterdiği empati, koşulsuz olumlu saygı ve içtenlik danışanın algılarını değiştirecektir. Böylelikle danışan ve terapist arasında güçlü bir bağ kurulacak ve iletişimin kendisinin iyileştirici etkisi ortaya çıkacaktır.