Buradasın Ankara Psikolog » Çocuk Psikolojisi » Okul Öncesi Çocuklarda Duygusal Gelişim

Okul Öncesi Çocuklarda Duygusal Gelişim

Yazar: Ankara Psikolog

Duygu, bireyin iç ve dış dünyadan etkilenmesi sonucunda genel olarak “hoşlanma” ya da “acı duyma” biçiminde beliren tepkilerdir. Bireyin temel gereksinmeleriyle ve onun bir sonucu olan davranışlarla ilgilidir. Duyguları incelemek insan davranışına egemen olmayı kolaylaştırır. Duygunun birdenbire ve şiddetli olanlarına “coşku (heyecan)” denir. Korku, öfke, üzüntü ve sevinç, şiddetli olanlarına da coşku denir. Korku, öfke, üzüntü ve sevinç coşkunun ayrı birer türüdür.

Hoşlanma ve acı duyma duyguları çocukta doğumla birlikte görülür. Yeni doğan çocuğun hoşlanma ve acı duyma duyguları özellikle yıkanırken açık olarak görülür. Alıştıktan sonra ılık suda yıkanırken hoşlanma belirtileri göstermesi bunu kanıtlar.

Çocuk doğumundan sonra ilk tepkisini ağlayarak gösterir. Çocuk altı ıslandığı, üşüdüğü, sancılandığı ve acıktığında, ağlayarak elemini belli etmeye çalışır. İkinci yaşın sonuna doğru elem veren durumlara karşı çocuğun öfkelenmesi belirgin bir duygu olarak ortaya çıkar.1-2 yaşındaki bir çocuğun elindeki oyuncağı alındığı zaman ağladığı, tepindiği, kendini yerlere attığı görülebilir.

Okul öncesi çağı bütün duygu türlerinin ortaya çıktığı çağdır. Öfke, kıskançlık, yabancılara ya da bazı kimselere karşı nefret, inatçılık bu çağda kendini en yoğun biçimiyle gösterir. Aile çevresinin, bu tür duyguların oluşmasında büyük etkisi vardır. Bu yüzden çocuklar arasında oldukça bireysel ayrılıklar görülür.

Çocuk öfke gösterisiyle istediklerini elde etmeyi öğrenince, öfkenin çocukta yerleşmeye başladığı görülür. Sevmediği bir işin yapılması kendisinden istendiğinde, çocuk öfkelenince bundan vazgeçilirse, gelecek kez çocuğun yine öfke yoluyla karşı koyduğu görülür. Böylece çocuk öfkelenmeye koşullanır. İlk çocukluk çağı, çocuklarda kıskançlığın beslendiği çağdır. İlk çocukluk çağında, ana-babanın ya da yakınlarının yakın ilgisini, kendisinden başkalarına çevirmelerine yönelen bütün davranışları, çocukta kıskançlığın doğmasına ve çevrilen ilginin oranına göre de yeğinleşmesine neden olur.

Çocuk doğuşundan birkaç ay sonra, yüksek seslere ağlayarak tepkide bulunur. Korku davranışlarına benzeyen bu tepki, aslında korku değildir, kendisine elem veren bir duruma karşı yapılan tepkidir. Korku ancak bir yaşından sonra çocuklarda görülmeye başlar. Okul öncesi dönemde, çocukların korkularında farklılaşma ve artmalar görülür. Bu dönemde en sık rastlana korkular arasında, hırsız, hayali yaratıklar, köpek, karanlık, motor gürültüsü, şimşek, ani ses ve yalnız kalma sayılabilir. Çeşitli araştırmalar, genellikle korkuların 6 yaşından 12 yaşına kadar giderek azaldığını göstermektedir. Çocuğun başından geçen olumsuz bir olay veya deneyim, onda bazı korkuların oluşmasına yol açabilir. Tehdit ederek çocuğu yönlendirmeye çalışmak da korkuya neden olan bir başka etkendir. İleri düzeyde yerleşmiş korkular, başarılı bir eğitim yöntemi, çocuğa verilecek sevgi, güven ve kendine güvenme duygusuyla giderilebilir. Korkunun tedavisi uzun süreye gereksinim gösterir. Korkan çocuk korkuları nedeniyle eleştirilmemeli ve alay konusu yapılmamalıdır. Çocuğu korku duyduğu objeyle karşı karşıya getirmeye çalışmak da hatalı bir yöntemdir. Onun korktuğu objeden uzaklaşmasına izin verilmeli ve ona güven duygusu aşılanmalıdır.

Çocuğun ihtiyaçlarının zamanında giderilmemesi, olur olmaz nedenlerle davranışlarının engellenmesi ailenin çocuğa aşırı düşkünlüğü, çocukta saldırganlık duygusunun oluşmasında etkilidir. Ailenin çocukta bu duygunun yatışması için yapması gerekenler:

  • İhtiyaçları zamanında karşılanmalı,
  • Fiziksel cezalar verilmemeli,
  • Var olan enerjisini harcaması için açık hava oyunlarına yöneltilmeli,
  • Güven duygusu geliştirilmeli,
  • Çocuğun karşısında saldırgan davranışlar sergilenmemeli,
  • Kişilerarası olumlu ilişkiler kurması sağlanmalı,
  • Şiddet, saldırı içeren yayınlardan uzak tutulmalıdır.

Çocuğun duygusal yaşamı, yani sevinçleri, öfkeleri, korkuları, zamanla, onun kişilik özelliklerinin temel davranışları olur ya da onlara şekil verir. Çocuğun içinde yaşadığı “sevgi” iklimi, onda “güven” ve “güvensizlik duyguları yaratabilir. Sevildiğini anlayan çocuklarda “güven”, sevilmediğini anlayan çocuklarda da “güvensizlik” duyguları yaratabilir. “Sevgisizlik” duygusu oluşması, genellikle, sevgi ikliminin bir
sonucudur. Aile ve okul çevresi böyle bir iklim sağlamalıdır. Kazalardan yahut kötü hareketlerden doğan korku, yahut suçluluk duygusu da, çocuğun başarılı bir iş yapmasıyla “kendine güven” duygusuna çevrilebilir.

Çocuk yaşamının duygusal alanı, diğer alanlardan gelen bütün kuvvetlerin yer aldığı bir alandır. Bu nedenle çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, toplumsal ve ahlaksal alanlarında gösterdiği başarı ve başarısızlıklar, çocuk üzerinde olumlu ve olumsuz etkiler yapmaktadır. Çocuğun aile ve okul ortamında yaşadığı sevgi iklimi, çocuğun duygusal yaşamını geliştirmekte ve o da diğer alanlardaki öğrenme ve gelişme çabalarının başarı ile sonuçlanmasına katkıda bulunmaktadır.

BU YAZILARA DA GÖZ ATABİLİRSİNİZ

Yorumunuzu Bekliyoruz !