Buradasın Ankara Psikolog » Çocuk Psikolojisi » Okul Öncesi Eğitim ve Önemi

Okul Öncesi Eğitim ve Önemi

Yazar: Ankara Psikolog

Aile içinde çocuğun koşulları ne denli iyi ve elverişli olursa olsun, çocuğun yaşıtlarıyla birlikte uygun bir ortamda ve uzman eğiticilerin gözetiminde temel öğrenim olan ilkokula hazırlamak, daha olumlu sonuçlar vermektedir.

Yaşamın özellikle ilk üç yılında, annenin çocuğun eğitimiyle meşgul olması, hiçbir kişi ve kurumdan yardım istememesi kuşkusuz en sağlıklı yoldur. Ancak yaşam koşulları nedeniyle, annenin aileye ekonomik katkıda bulunmak üzere çalıştığı durumlarda bakıcıdan yararlanma seçeneği birçok eğitimsel yanlışı da beraberinde getirmektedir. Çocuk kendisine bakan kimseyi model aldığından, onun konuşmasındaki dilbilgisi hatalarını, örf ve âdetini taklit yoluyla kolayca öğrenebilecektir. Daha da önemlisi anneye en çok gereksinim duyduğu bu dönemde anneyle fiziksel temastan ve duygusal etkileşimden uzak büyüyecek, bu da çocuğun kişiliğini ve duygusal gelişimini önemli bir biçimde etkileyecektir.

Doğumu izleyen ilk yılların insan hayatı yönünden önemi binmektedir. Bu açıdan sağlıklı bir bebek dünyaya getiren bir anne için, bebeğini ilk günden tanımaya çalışmak, ona büyümesi ve gelişmesi için uygun desteği vermek önemli olmanın ötesinde bir zorunluluktur.

Okul öncesi eğitim, ailede ve kurumlarda verilmektedir. Başlangıçta, çocuğun gelişiminde aile çevresi birinci derecede etkili olmakla birlikte daha sonraki yıllarda aile çevresi çocuğun tüm gelişim ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalabilir. Bu durumda devreye, çocukların yaşıtlarıyla kendi çevrelerini oluşturup gelişimlerini en sağlıklı, en doğal biçimde yaşayabilecekleri bir ortam sağlayan okul öncesi eğitim kurumları girmektedir.

Okul öncesi eğitim çocuğun, kendi bedensel yapısını tanıması, özbakım ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve vücudunu etkili bir şekilde kullanabilmesine yardımcı olur.

Sosyal gelişme açısından baktığımızda ise bu yaş çocuğunun ilk çevresini, aile bireyleri oluşturmaktadır. İçinde bulunduğu sosyal çevrenin kendini kabul etmesi ve bu çevrede kişilik kazanması çocuğun en önemli amaçlarından birini oluşturmaktadır. Çocuğun bu açıdan gelişmesi okul öncesi kurumunun işlevleri arasındadır; çevreye intibakı, bu çevrede etkin olması, çevresine kendi gücü oranında katkıda bulunması, toplumdaki büyük-küçük kişilerle iyi ilişkiler kurması okul öncesi kurumunun amacı olmalıdır.

Okul öncesi eğitim; çocuğun cinsel kimliğini kazanarak, benlik kavramını geliştirmesini, kendini ifade etmesine fırsat verecek ortamlar hazırlayarak özdenetimini geliştirmesi ve kendine güvenli bağımsız bir kişilik kazanmasını destekler. Ayrıca çevre uyarıcıları sunarak çocuğun akıl yürütme yeteneğini, yaratıcılığını ve hayal gücünün gelişimini sağlamada Okul öncesi eğitim etkilidir.

Okul öncesi eğitim, çocuğun çevresindeki kişilerle sağlıklı iletişim kurmasına, duygu ve düşüncelerini karşısındakine rahatlıkla ifade edebilmesine fırsat vererek, dil becerilerini geliştirir.

3-6 yaş çocukların eğitimini gerçekleştiren anaokulunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, annenin tek başına çocuğun üzerindeki ilk yıllardaki rolüne katkıda bulunan ve bu rolü yaygınlaştıran bir kurum olarak değerlendirmek gerekir. Anaokulunu, ilkokula hazırlık olmaktan çok, ailenin dışına atılan bir adım olarak düşünülmelidir.

Froebel’in de dediği gibi anaokulunda çocuk, yalnız destek ve gözetim ile (bilgi aktarmaya önem verilmediği için çocuk kısıtlanıp belli bir doğrultuda zorlanmadığı için) kendi eğilimleri yönünde gelişir, olgunlaşır. Böylece çocuk, ilkokul çağında daha düzenli ve güdümlü öğretime hazır olur.

BU YAZILARA DA GÖZ ATABİLİRSİNİZ

Yorumunuzu Bekliyoruz !